17 Temmuz 2006

DÜNYA TERSİNE DÖNDÜ!.. İNSAN KÖPEĞİ ISIRDI

Kanada'da çalıntı otomobille polis aracınca çarpan bir kişi, polis köpeğini ısırdı.
12 Temmuz 2006 Çarşamba 10:31


Kanada'da çalıntı otomobille polis aracınca çarpan bir kişi, polis köpeğini ısırdı. Victoria Polis Sözcüsü Fraser, "40 yaşındaki adam, arabama çarptı ve kaçtı. Ben de köpeğim Pago'yu peşinden gönderdim. Kaçan şahıs, durdu ve Pago'yu 3 yerinden ısırdı" dedi.


image hosting



Bip Not: Hep derler ya "Köpek insanı ısırırsa haber yoktur ama insan köpeği ısırısa haber değeri çoktur" diye.. İşte ispatı :))))


image hosting


'İNEĞİMLE EVLENEBİLİR MİYİM?'




"Bütün kızlar küçük köyümüzü terk etti!.."
12 Temmuz 2006 Çarşamba 20:28



Bir Rus çiftçi, ineği ile evlenebilmesine izin verilmesi için Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kapısını çaldı.

İnternet haber sitesi 'MosNews'ün haberine göre Boris Gabov isimli çiftçi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bir e-posta göndererek, ineği ile evlenebilmesini sağlayacak gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını rica etti.

Güney Sibirya'daki Kemerovo köyünde yaşayan çiftçi, mektubunda şu sözlere yer verdi: "Bütün kızlar küçük köyümüzü terk etti ve şehire yerleştiler. Bu yüzden birlikte olacak kadın bulamıyorum...

Hayvanları seviyor!

"Fakat sorunun çözümünü bulduğumu düşünüyorum. Hayvanları çok seviyorum ve Rusya'da evcil hayvanlarla evlenmemize ne zaman izin verileceğini merak ediyorum, mesela ineklerle?"

Gabov mektubunu, Rusya vatandaşlarının Devlet Başkanı Vladimir Putin'e doğrudan e-posta göndererek sorular sorduğu bir yayın üzerinden iletti. Putin'in mektuba ne cevap verdiği ise henüz bilinmiyor.


BİP NOT: BİZİM ÜLKEMİZDE HABERSİZCE HAYVANLARLA "GERDEĞE GİRİLDİĞİ" GÖZÖNÜNE ALINIRSA... BU AMCANINKİ DAHA MI DOĞRU ACABA???

YAAA BİR BİP NOT SORUSU DAHA: BU BORİS AMCA KIZLARI İNEK YERİNE Mİ KOYUYORRR????? HI NE?? E-MAİLLE Mİ SORMUŞ??? AMCAA KÖYDE KIZ KALMADIYSA RUSYADA DA MI KALMADII?? GİT GİR BİR ARKADAŞLIK VEYA EVLENME SİTESİNE
BUL İSTEDİĞİN GİBİ BİR "RUS İNEĞİ" !!!!

16 Temmuz 2006

Önlenebilir nedenlerle günde 30 bin çocuk ölüyor

A.A

Her gün yaklaşık 30 bin, yılda 11 milyon çocuğun beş yaşın altında, çoğunluğu önlenebilir nedenlerle öldüğü bildirildi.
blog layouts

Uluslararası Reuters ajansının, dünya çapında çocukların karşı karşıya olduğu tehlikeler ve bir çocuk için dünyanın en tehlikeli yerlerine ilişkin yaklaşık 110 insani yardım uzmanı ve gazeteciyle görüşerek yaptığı araştırmada, en büyük tehlikeler arasında kaçırılma, tecavüz ve zorla çalıştırılma yer aldı.

Ölüme, hastalıklara, milyonların yerlerinden edilmesine yol açan savaşlar nedeniyle çocuklar için en tehlikeli yerler sıralamasında Sudan'ın Darfur bölgesi, Uganda ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin ardından Irak, Somali, Hindistan, Filistin toprakları, Afganistan, Çeçenistan ve Mynmar geliyor.

Her gün yaklaşık 30 bin, yılda 11 milyon çocuğun, beş yaşın altında, çoğunluğu önlenebilir nedenlerle öldüğünün belirlendiği araştırmada, çocukların dünya çapında karşı karşıya olduğu tehlikelere ilişkin diğer istatistiki bilgiler şöyle:

- 2000 yılında doğan 100 çocuktan 30'u büyük olasılıkla yetersiz beslenme, 26'sı aşı olamama ve 17'si okula gidememe sorunuyla karşı karşıya olacak.

- 218 milyon çocuğun çalıştırıldığı tahmin ediliyor. Milyonlarca çocuk, aralarında fiilen köle olarak çalıştırılanlar dahil özellikle dehşet verici koşullarda çalışıyor.

- Her yıl 1 milyon 200 bin çocuğun çalıştırılmak ve seks işçiliği için kaçırıldığı tahmin ediliyor.

- Tahminen 1 milyon çocuk, milyarlarca dolarlık seks endüstrisinde sömürülüyor.

- 30'dan fazla ülkede, bazılarının yaşı sadece 8'i bulunan 300 binden fazla çocuk askerin olduğu belirtiliyor.

- Son on yılda, 2 milyondan fazla çocuğun doğrudan silahla çatışmalar sonucu öldüğü tahmin ediliyor.

- Her yıl yaklaşık 10 bin çocuk kara mayınları yüzünden ölüyor ya da sakat kalıyor.


EN TEHLİKELİ YERLER


Savaşlar nedeniyle çocuklar için en tehlikeli üç yerin Sudan'ın Darfur bölgesi, Uganda ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti olduğu belirtilen araştırmada, BM Çocuk Fonunun (UNICEF) verilerine göre, dünya genelinde doğrudan silahlı çatışmalar sonucunda 2 milyondan fazla çocuk öldü, yaklaşık 20 milyonu evlerini terk etmeye zorlandı, 1 milyondan fazlası öksüz kaldı ya da ailelerinden ayrıldı.

Çocukların doğrudan çatışmalardan etkilendiği en tehlikeli bu üç ülkeyi takip eden Irak'ta da silahların ve bombaların binlerce çocuğu öldürdüğü, yaraladığı ve öksüz bıraktığı belirtildi.

IRAK
Irak'ta çocukların en büyük ölüm nedeninin temiz olmayan sularla bulaşan hastalıklar olduğu belirtilen araştırmada, çocukların yüzde 9'unun aşırı boyutta yetersiz beslendiğine ve bu oranın da Saddam Hüseyin rejiminin sonundaki rakamın iki katından fazla olduğuna işaret edildi.

AFGANİSTAN

Dünyadaki çocuklar için en tehlikeli yedinci yer olan Afganistan'da da 4 çocuktan birinin, 5 yaşını göremediği belirtilen araştırmada, bu ülkedeki isyan ve askeri operasyonlar nedeniyle risk altındaki çocukların önde gelen ölüm nedeninin, çoğunluğu önlenebilir hastalıklar olduğu kaydedildi. Afganistan'da 11 eyalette kızların yüzde 80-90'ının okula gitmediği vurgulandı.

FİLİSTİN

Afganistan'ı takip eden Filistin topraklarında da ayaklanma sırasında 700'den fazla çocuğun öldüğü, her üç ailenin birinde, psikolojik rahatsızlığı olan bir çocuk bulunduğu kaydedilen araştırmaya göre, eylül 2005 itibarıyla İsrail'in gözaltında tuttuğu 285 çocuk bulunuyor.

Aşk Budur

AŞK BUDUR

Öyle tesadüfler vardır ya: Bir otobüs durağında poşetlerle beklerken,rastlaşırsınız aniden...
"Bu o..." diye içiniz titrer. Bir zamanlar yüreğinizi yakan aşık; sarkmış göbeği,
ağarmış saçlarıyla karşınızdadır...
İki elinde iki çocuk...

- Nasılsın?
- İyiyim... Ya sen?...
- Kızın amma da büyümüş... Benim de var 10 yaşında...
- Annen, baban?...
- Babamı kaybettik. Annem hasta...
- Mutlu musun?
- Sessizlik...
- Telefonumu vereyim, ararsın belki....


İki yanakta iki masum buse; biri eski sevgiliye, diğeri onunla birlikte yitip giden maziye..."

- Kimdi o amca anne?...
" Yüreğinizde belli belirsiz bir iç çekme ve aklınızda hınzır bir soru işareti :
"Acaba?.."

Aliye ile Ramazan'ın aşk hikayesinde buna benzer bir hüzün gizliydi.
Gerçi öyküleri, önce haklı olarak bir "tıp rezaleti" olarak yansıdı gazete manşetine...
Ancak Ayşegül Aydogan'in dünkü haberi en az ilki kadar hazindi :

Polis memuru Ramazan Bey, öğretmen Aliye Hanım'a 1954'te Karabük'te evlenme teklif etmiş.
Annesine bakmak zorunda olduğundan kabul edememiş Aliye...
Bir baskasıyla evlenmis Ramazan... Üç çocuğu olmuş,
ancak Aliye'yi hep aklında, göğsünde saklamış.
Gün gelmiş, eşi göğüs kanserine yenik düşmüş.
Ailesi "3 çocukla bir başına baş edemezsin, "evlen" diye tutturmuş.
O da"Yıllar önce bir sevgilim vardı, evlenirsem onunla evlenirim" demiş.
17 yıl sonra gençliğinin Karabük'üne dönmüş ve Aliye'nin peşine düşmüş.
Öğretmenlik yaptiğı okulda bulmuş onu... Müdürün odasında beklemeye koyulmuş.

Aliye odaya girip de eski askını karşısında görünce şaşkınlıktan dışarı kaçmış.
17 yıl önceki teklifi yinelemiş Ramazan:
"- Evet" demiş bu kez Aliye öğretmen... 28 yıl evli kalmışlar.
ikinci baharı yaşamışlar.Malum,ikinci bahar, "son"bahardır.
Orada aşk,hayatla cilveleşmekten çok, hayat denilen çileyi birlikte göğüslemektir.
71 yıllık yorgun kalbi teklemiş bir gün Aliye'nin...
Ramazan bir ambulansla hastaneye yetiştirmiş eşini... Kabul etmemişler,paraları yok diye...
Sonra bir başkasına... yine ret...
Aliye Hanım ölümün eşiğinde duyuyormus Ramazan Bey'in çırpınışlarını;
"Allahım bunlar ne yapıyor? diye ürperiyormuş.
Ramazan Bey'se "ilk göz ağrım gidiyor" diye sızlanıyormuş için için...
"Ona bir şey olursa ben ne yaparım?.."

Sonunda
Ramazan Bey'in yeğenlerinin parasıyla bir özel hastaneye yatırabilmişler.
Fotoğrafı vardı dünkü Milliyet'te...Aliye Hanım yatakta; Ramazan Bey başucunda...
sağ eli sımsıkı eşinin avucunda...

"İlk bahar"da çoğunlukla imkansızlıktır aşkı filizleyen, besleyen;
"sonbahar"daysa fedakarlık...

Bütün Dünya dergisinde vardı; çocuklara "Aşk nedir" diye sormuşlar.
Söyle demiş afacanlardan biri: Annanem sırtından hasta olmuştu.
Eğilemediği için ayaklarına oje süremiyordu.
Dedem devamlı elleri titremesine rağmen annanemin ayaklarına oje sürüyordu.

"Bence aşk budur"

Can Dündar

04 Temmuz 2006

Kıyaslama


İngiliz gazetesi KIYASLAMA yaptı: Latife Hanım başörtüsüyle mücadele ederdi; Emine Hanım başörtüsünü gururla takıyor

HABERDEKİ İMZA BİR TÜRK'E AİT: Independent, türban tartışmaları çerçevesinde Türkiye'nin ilk ve son first leydilerini karşılaştırdı. Pelin Turgut imzalı "21'inci Yüzyılda Türkiye: Bayan Atatürk'ün Mirası" başlıklı yazıda Türkiye'deki kadınlara peçelerini çıkarmaları için çağrı yapan Latife Hanım'ın mücadele ettiği başörtüsünün şu an tekrar gündemde olduğunu vurguladı.

İpek Çalışlar'ın "Latife Hanım" kitabına atıfta bulunulan haberde, Emine Erdoğan'ın 1920'lerdeki Latife Hanım'ın aksine başörtüsünü gururla taktığı aktarıldı. Yurtdışında eğitim alan Latife Hanım'ın Atatürk'ün başlattığı reform hamlesinin gerçekleşmesinde kilit rolü oynadığına dikkat çekilen yazıda, şöyle denildi:

"Başı açık ve modern Latife, Atatürk'le Anadolu'yu dolaşarak, genç kızlara model oldu. Şimdi ise Emine Erdoğan, Latife'nin 1920'li yıllarda yaptığına tezat şeyler yapıyor. Erdoğan, türbanını çıkaracağı yerde ona sarılıyor. İstanbul'da modern kıyafetleriyle toplanmış üst düzey yönetici kadınların önünde kürsüye çıkıp Türk kızlarının okula gönderilmesine yönelik kampanyalara destek verdiğini anlatıyor. Ama Latife Hanım gibi giyinmiyordu. Ayak bileklerine kadar uzanan bej rengi elbisesi ve başörtüsü vardı. Yani Emine Erdoğan, başörtüsü yasağının kızların okula gönderilmesini engellediğini vurgulamak ister gibiydi."
(2 Temmuz 2006 Pazar)

01 Temmuz 2006

Paranın ahlaki boyutu..ilginç

En çok satan kitaplar listesinde haftalarca birinci sirada yer alan Freakonomics kitabinin yazari Steven Levitt, yaklasik bir yil önce New York Times'da, Yale Üniversitesinde yapilan çok ilginç bir arastirma hakkinda ses getiren bir yazi yazdi. Yazinin ve arastirmanin ilginç olmasinin nedeni, bu arastirma para ve maymunlarla ilgili.

Keith Chen, Yale Üniversitesinde ekonomi bölümünde görev yapan bir profesör. Keith Chen'in arastirmasi; Maymunlara, para kullanmayi ögretmek ve bunun sayesinde topladigi bilgileri, bizlerin yani insanlarin, para ile olan iliskisini karsilastirip, çesitli sonuçlar çikarmak.

Arastirma, Yale Üniversitesinin maymun laboratuarinda basliyor. Bu laboratuarda 7 adet capuchin maymunlari, bir ana ve birçok küçük deney kafeslerinde, para kullanmayi ögreniyorlar. Para olarak, gümüs renkli, somun kullaniliyor. Süreç gayet basit. Ana kafesten bir maymun alinip, deney kafesine koyuluyor. Bu maymuna para adini verdikleri somun veriliyor. Maymun öncellikle bu somunu kokluyor, agzina götürüyor. Bu asamada bir tepsi içinde çesitli yiyecekler getiriliyor: elma, üzüm ve jell-o. Amaç, bu 7 maymunun herbirinin sevdigi yiyecek türünü bulmak ve bu yiyecegi elde etmek içinparayi kullanmalarini saglamak. Deney kafesindeki maymun elmayi seçiyor.Arastirmacilar, maymuna elmayi vermeden önce, elinden parayi alip,maymuna yiyecegi veriyorlar. Bu süreç haftalarca sürüyor ve maymunlar birkaç hafta sonra, ellerindeki somunun yani paranin gücünü anlamaya basliyorlar.Maymunlar paranin kullanimini; arastirmacilar, en çok tercih edilen yiyecegi ögrendikten sonra, yeni bir süreç basliyor: fiyatlandirma. Bu yeni süreçteki amaç, maymunlarin, biz insanlar gibi rasyonel kararlar verip vermediginibulabilmek. Böylece arastirmacilar, birçok maymunun tercihi olan jell-o'nun fiyatini iki somun, elmanin fiyatini yarim somun ve üzümün fiyatini ise bir somun yapiyorlar. Bulduklari sonuç ise gerçekten ilginç. Maymunlar,deney sirasinda, biz insanlar gibi para harcama konusunda çogu zaman rasyonel davraniyorlar. Parasini, en çok yiyecek alabilecegi sekilde harcamaya basliyorlar. Maymunlar, 1 somun verip, 2 dilim elma almayi, fiyati 2 somun olan bir adet jell-o'ya tercih etmeye basliyor.Buraya kadar her sey güzel! Günlerden bir gün, yine ana kafesten, deney kafesine alinan maymun, deney kafesindeki bir tepsi içinde bulunan 12 somunu görüp, aniden çilgina dönüyor. Paralarin bulundugu tepsiyi kapip, ana kafese firlatiyor ve kendisini de ana kafese atiyor. Ana kafesteki bütün maymunlar bir anda gökten para yagdigini görüp, yere düsen paralari kapismaya basliyorlar. Levitt, bunu yazisinda maymun tarihinde gerçeklesen ilk"banka soygunu"(maymunun tepsiyi çalmasi) ve "hapishane kaçisi"(maymunun deney kafesinden, ana kafese kaçisi) olarak tanimliyor.Bütün bu kaos içinde arastirmacilar, ana kafesteki maymunlardan parayi geri almaya çalisiyor. Olay biraz yatistigi bir anda Keith Chen, hiç görmemeyi tercih ettigini söyledigi bir olaya sahit oluyor: Erkek maymunlardanbiri, disi maymunlardan birine yaklasip, ona elinde bulunan somunlardan birini veriyor ve bunun karsiliginda disi maymun, erkek maymunun seks teklifini kabul ediyor! Isin ilginç yani bu iki maymunun "isi" bittikten sonra, disi maymun "kazandigi" parayi arastirmaciya getirip, bununla üzüm almaya çalisiyor. Chen, bu olayi maymun tarihindeki ilk "fuhus" olarak tanimliyor.Üniversitenin arastirma etik bölümü, maymunlar üzerinde yapilan para arastirmasinin, maymunlarin yasam kosulunu, degerlerini ve gündelik yasamlarini tamamen degistirdigi ve zedeledigi gerekçesiyle, arastirmayi iptal edip, maymunlara para verilmesini yasakliyor. .

tesekkürler Şengülüm şuşum :)

This page is powered by Blogger. Isn't yours?


adopt your own virtual pet!