09 Mayıs 2006

Phoenix'in Elleri

Çook eskilerden bir arkadaşım ( Beat'im Skaaram ) Kerem, yeni bir şiir kitabı yazmış...
(ben daha okumadım, burada yayınlamam karşılığı, imzalı olarak yollayacağına söz verdi )

E haliyle deyazmak boynumuzun borcu :)
Canım, tebrikler ve iyi şanslar :)


EDEBİYAT DÜNYASINDA YENİ BİR SOLUK

Çankaya Üniversitesi’nde Türk Dili öğretim elemanlığı görevini sürdüren Kerem Gün’ün ilk kitabı Phoenix’in Elleri çıktı. Otuz şiir, üç deneme ve bir uzun öyküden oluşan kitap anlatı türünde ve 80 sayfa.

Şiirlerini daha çok gündelik yaşamın getirilerinden esinlenerek kaleme alan Gün, gelenekten de faydalanıyor ve bu uğraşı “şiiri yeniden bina etme” olarak niteliyor. Üç yılı aşkın süredir HaberX adlı Internet haber sitesinde köşe yazarlığı yapan yazar, hayatı yakalama çabasının ve zamanı algılamanın kendi edebiyat dünyasını şekillendirdiğini söylüyor.

Şiirlerinde aşk teması üzerinde sıklıkla duran yazarın bazı şiirlerinde insan acılarından ve çıkmazlarından söz ettiğine rastlıyoruz. Özellikle 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’ni anlattığı 03.03 ve insan bilinmezi ve çıkmazlarını konu ettiği ve şarkı sözü olarak tasarlanan Tasma I-II-III adlı şiirlerinde aşk temasının dışına çıkıldığına tanık olabiliyorsunuz. Gelenekten faydalanmanın izlerine rastladığımız Anlat Şehrazat,Muharebe Sonrası Şehrazat ve Devriye şiirlerinde de divan edebiyatının bazı mazmunlarının modernist bir yaklaşımla günümüz şiirine araç ve konu edildiğine tanık olabilirsiniz…

Düzyazılarında deneme üslubunu benimseyen yazar, “Denememeler” adlı bölümü bu tarza bir gönderme yapma amacıyla oluşturmuş. “Sonu Belirsiz Yolculuklar Hep Bizler İçin” ve “Aşka Mektup” adlı denemelerde aşk konusu ele alınırken “Bursa’da Zaman” adlı yazıda bir gezinin bıraktığı coşkuya tanık oluyorsunuz. “Otobüs Pencereleri” adlı uzun öyküde ise sonu pek fazla tahmin edilemeyen bir aşk öyküsüne yer veriyor yazar.

Phoenix’in Elleri, değişik edebî türleri içinde barındırması ve düşmeyen temposuyla bir solukta okunacak bir “ilk deneme”…


myspace layout



Bunlar da "özel istek" üzerine kitaptan gönderilen şiirler... Ben ki şiir sevmeyen biriyimdir, bunları olurken bile büyük zevk aldım ;) Devamını siz düşünün...




ANLAT ŞEHRAZAT

Anlat Şehrazat!
Aşkı, nefreti, acıyı ve hayatı.
Sevginin ikinci yüzünü; zamanı…
Konuş! Konuş ki bir kar tanesinin aritmetiği,
kıskandırsın aşkın kimyasını…

Olur ya bir gün sana “ışık” gelir.
Yalnızlığa alışmak sıradanlık olur.
Bir gün gelir; susarken de yaşarsın,
bambaşka bir kalpte ve hep zorladıkça…

Anlat güzel kadın, nefreti ve hayatı.
Acı veren sessiz harflerin vurgusuyla…
En son söyleyeceğin kelimenin korkusunda;
hisset ateşin tarifsiz sıcaklığını…



MUHAREBE SONRASI ŞEHRAZAT

Seni sevebildiğim müddetçe kılıç salladım.
Anlat Şehrazat, anlat o kadim savaşı…
Aşkın meydan muharebesinde aldığım,
dilden dile dolaşan efsane zaferi…

Siyah gökyüzleri hayal etmedim.
Ölümü her an yanımda taşıyorum…
Hatanın en hassas hattında raks ediyorsun.
Gerdanındaki taşın ağırlığınca kederim var…
Gemilerin direklerine değen rüzgâr benim aşkım…

Comments:
şiir hayatımın vazgeçilmezidir,şiir dediğin insanın burnunu sızlatmalı,bam teline dokunan cinsten olmalıdır.Şiire olan saygımdan ötürü buna şiir diyemem ben.
 
O sizin yorumunuz... Bilirsiniz bir sürü akım var... Neyse ki tüm şiirler ağlatmıyor bizi ;)
 
Elimden geldiği kadar şiir yazmaya çalışan birisi olarak,her şiirin bizi ağlatması gerektiğini düşünmüyorum.Eğer ki bütün şiirler ağlatmak için yazılsaydı bize bilgi veren ve bilgi verirken düşündüren şiirlerin ne önemi kalırdı değil mi...
 
Yorum Gönder



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?


adopt your own virtual pet!