07 Nisan 2006

Bir İstanbul Çılgınlığı

İstanbuldayım... mutluyum... gururluyum ;)
Bu şehri özlemişim...
Havasını, Boğazını, özgürlüğünü...

Rejimdeyiz ve spor yapmamız gerekiyor ya, bugün, muhteşem bir İstanbul havasında kuzenle evden yürüyüşe diye çıktık, Yeniköy Emek Kahvesine kadar yürüdük. Orada elma çaylarımızı içerken gözümüz Beykoz'a giden teknelere takıldı. Aslı'ya "senin orada olasın var değil mi?" dedim, "evet yaa, yapsak mı acaba?" dedi... Gözgöze geldik ve 30 saniye sonra iskelede idik, üzümüzde en geniş gülümseme, gözlerimizde coşku ile...
İlk gelen tekneye atladık, hemen üste çıktık, meğer oraya çıkılmıyormuş, aşağı in(diril)dik.
Ne kadar bekleyeceğimizi sorduk, o saatte dolmuş usulü imiş, ne zaman dolarsa kalkacak, teknede de 10-12 kişi var, minimum kapasite 20 kişi...
Aslı kaptanı çağırdı, hadi gidelim, açıkta kalan parayı veririz dedik, çıktık yola...Tek yön 1YTL. Hava şahane, manzara mükemmel, deniz kokusu her yerimizde ve Boğazın tam ortasındayız. Gereksiz hiç birşey yok... Ne kalabalık ne gürültü... Denizin ortasında bir dalgalanma vardı, Karadeniz'e giden yunuslarmış... Ufff var mı böyle keyif? İnce ceketlerimiz bile fazla geldi... Sanırım 10 dk sonra Beykoz'da idik.

Aynı şehir farklı yaşamlar... Şehrin karşı karşıya duran iki yakası nasıl bu kadar farklı olabilir?Sanki apayrı bir dünya, apayrı bir kültür... İlginç :)

İçimizden, Paşabahçe Cam fabrikasına kadar yürüyüp, çocukluğumuzda olduğu gibi, fabrika mağazasından birşeyler almak geldi... Eskiden de oraya her gidişimizde desenli bardak falan alınırdı bize...

Çocukluğumun bir kısmında Boğazın ne kadar önemli yeri var... Babamla tekneyle açılırdık ("yel" idi galiba takanın adı), denize girerdik, balık, yengeç, midye, avlardık... Elimizle deniz atı yakalardık... Ondandır hala sıcak sularda yüzmeyi sevmemem... Zaman zaman denizanaları taşardı denizden... Boklu midye mi ne yapılırdı sac üstünde... At kestanesi ağaçları, kırmızı horoz şekeri, gazoz fabrikası... şimdi şurda düşündükçe neler neler geliyor aklıma... Büyükdere, Sarıyer,Yeniköy, Carlton Oteli, Tarabya Oteli, Kanlı'da yoğurt... Şile...dev dalgalar :) galiba ondan çekiyor bu şehir beni... Doğum şehrimin olması da etkili galiba :) burada da güzel anılarım var, mutlu çocukluk anıları... Sonra Bakırköydeki çiftlik, Yeşilköydeki eski ev, Nişantaşı, gemi ile gelmelerimiz... Halam... Çocukken Aslı'nın Barbilerini kıskanışım... Babaannemle otellerde akşamüstü çayları... Bir dolu anı üşüştü gene... (Tamam tamam sustum... Beynimden geçen görüntüleri klavyeye dökemem ki... )

Nerde kalmıştık? Beykoz'dan Paşabahçe fabrikasına yürüyüş demiştim değil mi... evet... 2-3 kilometrelik yolmuş, çene çala çala, denize insanlara baka baka tempolu bir şekilde yürüdük... Fakat gördük kimağaza ve fabrika kapanmış, hayal kırıklığı...

Bu arada 3.000.000 lale projesi muhteşem.. Şehrin her yerinde tüm parklarda yeşilliklerde laleler açıyor... rengarenk... sarı, pembe, turuncu, ateş rengi, kırmızı, mor... Alışık olmadığımız bir görüntü ve renk cümbüşü... Keşke kameram yanımda olsaydı da onları fotograf olarak, bir an olarak hapsedebilseydim... Şimdilik linki ile idare edin ;)

İstanbulun Lalesi

Bina yerinde ama içi boş.. Bir hayalkırıklığı daha... Gerçekten büyümek zorunda mıyım acaba? Herşey değişmek zorunda mı?? :(( Sanırım Aslı'nın da kalbi buruldu eski bir şeyi daha yerinde göremeyince...

Dönüşte taksi çevirdik, iskeleye geri döndük... Ne zaman kalkacak derken gene aynı konuşma :) Bu defa kaptan ilk anda inanmadı, oradaki çocuk, abi hadi hanımlar tekneyi kapatıyor deyince inandı ve marşa bastı :)

Yeniköy'e geri döndük, hadi dedik bari babamın galetalarını almaya gidelim Kireçburnu'na.... Neyse arada arabayı çağırdıki atladık gittik.. Galetaları aldım, Aslı o arada Kireçburnu fırınının muhteşem lezzetlerine "gözucu" ile bakıp "bu neli , bu neli" diye sorup "off muhteşemmm" deyip duruyor :) E dedim 2 tane alalım o kurabiyelerden, tam hesapbı ödeyecem, fırından tepsiyle sıcacık portakallı çörekler çıktı, çocuklara alsak mı derken resmen atladık üzerlerine ve elimiz yana yana bir taneyi mideye indirdik... Yürüyüşümüz biraz havaya oldu yani :) Ama olsun, bence günün her anına, çöreğin her lokmasına değdi...

Hem öğlen hafif yemiştik, bununla dengeledik :))))))))))

Deliliğimize, coşkumuza yenildik ve bugün değişik birşeyler yaptık... iyi ki de yaptık :)Böyle şeylerde Aslı ile kafalarımız uyuyor, ne güzel!! :)))
Seni seviyorum kuzennnnnnnnnnnnnnnn

Comments:
kuzen, bayıldım bu güzel yazına:))
biz iki çılgından zaten bu gibi şeyler beklenirdi:))).
BEN DE SENİ COK SEVİYORUM KUZENCİĞİM.
Daha nice beykozlar yaparız inşallah:)
Biz bu kafayla,birdaha sefere bursaya kebap yemeğe bile gideriz.lol
yarın izmire dönüyorsun ama çok arayı açma,geri gel hemen çünkü daha gidilecek ve yapılacak çok delilikler var.
ASLİ
 
Yorum Gönder



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?


adopt your own virtual pet!